13 Nisan 2012 Cuma

Soba, Çoban ve Hz. Musa

Sobayı annem yakıyor gidiyor, odun atmayı unutuyorum yada bazen üşeniyorum ben yerimden kalkana kadar sönüyor, bitiyor yakıtı. Bak yine soğudu, 3 metre kare yeri ısıtamazken, nasıl olsun ki şu koskaca uçsuz bucaksız kainatı Güneş denen soba tek başına ısıtsın, bunun içine yakıtını atan, ateşini tutuşturan olmasın.
Ya bize verilseydi o görev, madem Dünya denen misafirhanede bulunacaksınız sobayı ben kurdum eh oturduğunuz evi bari siz ısıtın deseydi ne yapardık; ağaçlardan odun, denizlerden gaz yağı olsa yine yetişmezdi yakıt makıt bu kocaman sobaya. Hangi bir gün atacağız yakacağız, yada bencil davranabilirdik kendimiz için atsak karıncanın, balinanın, kuşun sıcağını soğuğunu ayarlayamazdık. Allah, herşey için bir ölçü kılmıştır." (Talak Suresi, 3) Topraktan çamur yiyen bir incir ağacının yavrusunu tatlı bir suyla doyurması kadar şefkatli olamayabilirdik bir ayçiçek yaprağının sıcaklık derecesini ayarlarken.
"Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi 3-4) 
Şükürler olsun Allah'ım, sen nasıl şükre layıksan öyle şükürler olsun, bizi sana kul eyle. Hani bir çoban varmış. Duaları biraz garipmiş: Ey Kerem sahibi Allah'ım bir gün bana gelsen misafir olsan sana ellerimle süt sağsam, bitlerini ayıklasam, çarığını diksem... deyip dururmuş.
Hz. Mûsa sormuş:
-Kiminle konuşuyorsun?
Çoban: “Yeri göğü yaratan Allah’ımla konuşuyorum” demiş.
Hz. Mûsa çobanı azarlamş:
Yaptıkların yanlıştır! Allah haşa insan mıdır ki!. O’na bu şekilde hitap etmek doğru değildir!
Çobanın dünyası yıkılmış. Ne yapacağını bilemeden başını alıp gitmiş, çöllere doğru koşmaya başlamış.
Biraz sonra Hz. Mûsa’ya Cenab-ı Hak’tan şöyle bir hitap gelmiş:
-Ey Mûsa senin görevin insanları benden uzaklaştırmak mı yoksa bana yaklaştırmak mı? Neden o saf kulumuzu bizden ayırdın? Biz söze, dile bakmayız; gönüle ve hâle bakarız!”
Hz. Mûsa çölün yolunu tutarak çobanı bulmuş ve müjdeyi vermiş. Dilediği gibi Rabbine seslenebileceğini bildirmiş (Bk. Mesnevî, C. II, beyit: 1720 vd. )

Allah'ım işte o çoban gibi dilim bilmez ne diyeceğini, sen gönüllerimize unutturma seni.



2 Nisan 2012 Pazartesi

Talut- Calut ve Hz. Davut

249 -Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir."
 
250 -Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!" 

251 -Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir. (Elmalı Muhammed Hamdi Yazır)

Tefsir olaylarına girmek haddim değildir ama bu ayetler, içinde bulunduğum durumu  o kadar iyi açıklıyor ki. "Bir miktar o nehirden içebilirsiniz fakat doyasıya değil." Ne demek bu diye düşünüyorum. Nefis çukuru sanki bir bataklık gibi, elini versen kolunu alamıyorsun. Yani azıcık tv izleyim derken birden kendini kara kutuya hapsolmuş bulabilirsin daha kötüsü haram helal demeden izleyebilir ve bunu da normal görebilirisin, acıktım derken çatlayıncaya kadar yemek yiyip nefsine zulmedebilirsin, uykunun esiri olabilirsin... Yalan söylemek de böyledir, peygamberimiz (sav) sana birşey vereceğim diyerek çocuğunu yanına çağıran anneye: "ona bir hurma tanesi bile olsa birşey ver, eğer vermezsen sana yalan olarak yazılır" demiş ya, yalan her yerde yalan, çocuğa bile yalan söyleyemezsin, onun da bir hakkı var. Aslında ip üzerinde yürüyoruz da farkında değiliz. o kadar ince bir nokta ki; o nehirden su içen Talut'un adamları nasıl engel olabildiler yada kanasıya içenler de ne vardı ekstradan da onlar kendilerine hakim olamadılar. Maçın son dk sında eşitliği bozan gol hangi taraftan gelecek korkusuyla yaşamaktansa terazinin iyi tarafına küfelerle ağırlıklar koymak, baştan sağlama almak lazım ama nasıl, nasıl şu mendebur nefsin elinden zafer bayrağını almak lazım. Allah kimseyi göz açıp kapayıncaya kadar nefsiyle baş başa bırakmasın. Amin.