26 Şubat 2012 Pazar

Uçan ya da sönen Balonlar

Yolculuk yapasım var şu günlerde, uçağa hiç binmedim, paraşütle de hiç atlamadım ama eğer seçme hakkım varsa, kendim gibi davranamadığım küçük Dünyamdan kaçıyorsam madem, tercihimi balondan yana kullanmak istiyorum. Evet bi balona binip 365 gün Dünya turuna çıkmak istiyorum. Karanlık beni ürkütür aslında ama havalanıp uzaya çıkmak istiyorum, bir de yukarıdan görmek istiyorum farkındayım bunun için bir füzeye ihtiyacım var, zaten büyüyünce de astronot olmak istiyorum.
Şu günlerde çokca merak saldım uzayın derinliğinde ki sonsuzluğa. Çocukca bir ifadeyle kocaman şeyler onlar. Kelime haznem yetmiyo ama ağzım açık izliyorum olan bitenleri. Unutuyorum küçüklüğümü kainatın büyüklüğü karşısında. Aslında bütün mesele de bu değilmi, ne zaman ki şu kainatta nokta bile olmayan insan ezilse problemleri altında, aslında bilse küçüklüğünü acizliğini bir nokta koyar o cümlenin sonuna.  Kendimizle ilgilenince sanki karnımızda bir nefis balonu var şiştikçe şişiyo. Ama kendimiz unutup Allah deyince, başkalarının problemlerine çare olmaya çalışınca oksijenli yada oksijensiz bütün solunum yolları tıkanıyor galiba o balonun ve pısıveriyo. Bi elma kurdunu elmayla besleyen Allah, ağlayan bebeğe süt buldurmak için saat kaç olursa olsun anne babasını ona hizmetkar yapan Allah halimizi görüyo. Ama biz ne kadar acizliğimizin farkındayız ve ne kadar itiraf edebiliyoruz galiba burada tıkanıyoruz. Ayakkabınızın bağı kaybolsa önce Allahtan isteyin diyen bir peygamberin ümmetiyiz(sav).
Gerçekten de en aciz varlıklar, elma kurdu ve bebekler gibi, en iyi şeylerle beslenirken; en güçlü aslan, kaplan gibi hayvanlar leşle besleniyor. Dünyaya meydan okuyan nemrut bir topal sinek tarafından öldürülmüş. insan ne kadar güçlü olsa bir mikrop onu alaşağı ediveriyo. Bediüzzaman gibi diyelim o zaman:
‘’Faniyim, fani olanı istemem,
Acizim, aciz olanı istemem,
Ruhumu Rahman'a teslim eyledim gayr istemem,
İsterim, fakat bir Yar-ı Baki isterim,
Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim,
Hiç ender hiçim, fakat umum mevcudatı beraber isterim’’

20 Şubat 2012 Pazartesi

Ya unutursam bir gün..

  • *Okuma önerisi* Mustafa Demirci'den Sultanım parçası ile birlikte okuyunuz.
  • B12 içip içmediğini unuttuğu için tekrar içen, sonrada içti olarak hatırlayan kişi var ya işte o benim.
  • Yarın neler yapacağını not defterine karalamak için kalem almaya odasına giden ama ne alacağını unuttuğu için gidip gidip gelen kişi var ya o benim.
  • Not alırken aklında olan fakat diğer maddeye geçince unutan, hafızasında saklambaç oynanan kişi var ya o da benim.
  • Kirli bardağı mutfağa koyan, fakat temiz bardak almayı unuttuğu için su içmeyi unutan, ocağa yemek koyup unutup tencereyi yakan(dün), çay koyup demlemeyi unutan, kediler için yemek hazırlayıp vermeyi unutan, unuttuğu için sabaha kadar ışık kalan ev var ya benim evim, bunu yapan da yüzü çok tanıdık gelen ama ruhunu artık tanıyamadığım kişi var ya işte o ben'im. 
Sormuş birgün çocuk hacasına: Hocam ben çok unutkanım ne yapayım diye,
Hocası demiş: evlat günahlar haramlar unutkanlık yapar, çok Kur-an oku diye.
Ben de unutmak istemiştim,  haram olanları günah olanları unutmak. Ama bakıyorum da beynimde bir silgi mi var acaba. Unutmak istediklerimi bir gün unutacağım inş ama ya istemediklerimi de unutursam o gün sonsuza dek. "Amoment to remember" filmini gözyaşları içinde izledim. Alzaymır. Ne kadar garip bir hastalık. Aslında zaten bir alzaymır hastası olarak görüyorum kendimi. Her an apaçık delilleriyle Allah, Rabbim senin şanın ne yüce, unutmuyormuyum seni. İnsan,nisyan kökünden gelen hani,unutan demek olan. Her şeye rağmen bırakmıyorsun beni, kesmiyorsun nefesimi, o an almıyorsun canımı unutunca yine seni, belki gelir diyorsun, kulum diyorsun yine yeniden.
Sağımızdaki sevapları güzellikleri yazan melek hemen yazarken, solumuzda melek ikindi vaktine kadar bekletilirmiş. ikindi vaktinde devir daim olurmuş, olurda gelirse tevbe ederse diye yazılmazmış hemen günahları.
Aklıma gelmişken, hani bir adam varmış ağlar dururmuş gece gündüs rabbi aşkı için, talebeleri rüyasında onu cehenneme atılırken görmüşler de bırakıvermişler peşini, senin kendine hayrın yok diyerek. Ancak bir talebesi işin aslını öğrenmek istemiş hocasından. Sormuş nedir aslı bu işin: adamcağız demiş ki: ben o rüyayı 40 yıldır görürüm evlat, ama var mı başka bir kapı gidecek, var mı başka ben de olunacak yar. Affet Allahım affet.. Settar ismi şerifinin hürmetine unuttur günahlarımızı; hem hafızalarımızda hemde ahirette şahitlik yapacak her varlığa, taşa toprağa unuttur Allah'ım.

16 Şubat 2012 Perşembe

Ne yani, papatyada bir yaprak daha olsa sevcek miydin beni?[Sunay Akın] *

Çocuğunu cami avlusuna bırakan anne gibi hissettim kendimi. Blog blog derken benimki de gidiyor mu acaba kimsesiz bloglar mezarlığına. Ama o kadar çok ruh halim değişir oldu ki bu günlerde, 3. Dünya kişilik savaşları yaşıyorum içimde. Üzüntülerim ve sevinçlerim yolunu kaybetti, yazarken adres soracak kimse bulamadıkları için sessizliği dinlemeyi tercih ettim bi süre. İnsan sevdiğini hiç üzer mi diyo peppe ama o zaman beni sevmiyo bu insanlar. Bilmiyorum ya her şey gelici geçici ama sıkıldım artık ben ve problemlerimden. Ne zaman ben desem ayağımın kaydığını hissediyorum. Benim problemlerim var o yüzden mutsuzum belkide.

...Yazılmaya layık olmadığı düşünüldüğü için yazılıp yazılıp silinen, o anlık hissi çoğunlukla da kızgın duygular paragrafı...

 Sana böylesi uzaktı, yapma dedim yaptın gönül. Gecenin son parçası olsun Gönül.  Ne benim yazasım var ne de senin yazdırasın. En iyisi mi seninle olsun mulu ayrılmayı becerebilelim iyi geceler günlük.

*Başlık alakasız farkındayım, ama son zamanlarda ben de öyle.

11 Şubat 2012 Cumartesi

Elma işte bu, belli mi olur, ya seveeer ya sevmez

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak

yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?


Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

Hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil...

Nâzım HİKMET

10 Şubat 2012 Cuma

Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır.
Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek...
Uzaktan sevmek en güzelidir bazen.
Elif Şafak

Ama herzaman değil işte bazen, kırk yılda bir bazen

5 Şubat 2012 Pazar

Uzak

İnsan yaklaştıkça yaklaştığından ayrı
Belli ki yoktur yakınımız Allah'tan gayrı
(Necip Fazıl Kısakürek)

Sevmeye korkuyorum bazen. Ne zaman birini çok sevsem dağlar giriyor aramıza. Hani Can Yücel amca da demiş ya;
En uzak mesafe ne Afrika'dır,
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne Seyyareler,
Ne yıldızlar geceleri ışıldayan..
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.
Bazen bunun gibi düşünce uçurumları bazense harbi sıra dağlar işte.

2 Şubat 2012 Perşembe

How to train your DRAGON?

Evet biraz önce ufaklıkla izlediğimiz filmin adı "Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?", herkese şiddetle tavsiye edebileceğim, pc'de silmeye kıyamadığım nadide* filmler arasına girmiş bulunmakta :D
Her yerde bir sivri çıkıyor işte. En son yazdıklarımı okudum bir de izlediğim filmi düşününce benzerlikler gördüm "Hıçkıdıkla"* aramda. Filmin konusu kısaca şöyle:
Bir viking kabilesi ve bu kabileye musallat olmuş,onların yiyeceklerini götüren, öldürmek zorunda (hissettikleri) oldukları Ejderhalar var. Kabile reisinin oğlu Hıçkıdık'sa sıradan bir viking olmayı elinin tersiyle iterek bir Ejderha yakalama makinesi hazırlıyor fakat kimse onun kuş bile avlayabileceğine inanmazken cılız Hıçkıdık bir gün korkulu rüyaları olan "Gecenin Öfkesi" isimli Ejderhayı yakalıyor. Ve onun o masum bakışlarında kendisini görüyor. Onu eğitmeye başlıyor. Ve adını gökyüzüne bir Ejderhanın ateşiyle yazdıracak kadar mühim işler yapıyor desek kafi sanırım.İzleyin ver görün kardeşim nokta. :)
Tek yaptığı en büyük iş risk almaktı bence.Şu günlerde hayatı sorgular oldum. İnsanların yaptıkları işlerde önem sırasına dikkat etmeksizin sıradan davrandıklarını gördüm. Daha açık konuşalım, ablam 2 gündür bizde 5 yaşında ki çocukla yan yana oturup aktivite yapmaları için neler vermezdim. Ama ablam çocuğun zihninin en açık olduğu zamanlarda çocuk onu beklerken lavaboyu ovmak, ayna silmek gibi işlerle uğraşmayı tercih etti. 10 dk sını almaz onunla 10 kuruşluk siyah kartona pamuk yapıştırarak yapacağı kardan adam. İşe yaramaz kağıtları ve makası eline verdim, hadi istediğini kes dedim. O kadar ilginç şeyler çıkarttı ki. Kestiği uzun ince düz kağıtlara aile imgesini yükledi. Evet olurda birileri bu yazıyı yanlışlıkla okuyacak olursa nolursunuz anne baba olmamıza gerek yok, zaten çoğu insan çoçuğunu sevmeyi parasal ihtiyaçlarını giderip iki kafa okşamak olarak sayıyorken siz ey Ejderha eğiticileri, bunu yapabiliriz, her çocuk hamur gibi şekil verilebilirken, sünger gibi pis yada temiz su demeden emerken neden bu çocuklardan ilgiyi esirgiyoruz ki.Bunun maliyeti; 10 farklı renkteki 1 liraya aldığınız fon kartonu, 25 kuruşluk yaıştırıcı, ve bir makas. Evinize gelen ufaklığa hiç dediniz mi hadi bir güneş çizmek ister misin sarı kartona, kesmek ister misin diye sormayı. Sizin çevrenizdeki çocukları bilmem ama bizim burdaki çocukların çoğu okula başlayıncaya kadar ailesiyle yada herhangi birisiyle bu tarz aktiviteler yapmamıştır. Eğer Ejderhaya dokunan ilk sizseniz, daha eğitmeniz gereken çok vikingli anne babalar var demektir.


*nadide: Bu kelimeyi pek sevmiyorum aslında,yegane kelimesi de pek uymuyor neyse kullan gitsin
*Hıçkıdık: Ejderhaları eğiten çocuk