27 Aralık 2011 Salı

Batan Geminin Malları Bunlar Geeaaaal :)

**Marmara da Ro-Ro adlı yük gemisi feribotla çarpışmış. Son anda farketmiş de kaptan, manevra yaparak kıl payı kurtulmuşlar çok şükür. İşin komik tarafı çarpan kaçmış, aranıyormuş deniz de :) bunlara da bi trafik ışığı falan lazım, dibine kadar nie yaklaşmış biri,sellektör yapmış da farketmemiş mi diğeri :) diğerine koca deniz dar mı gelmiş dance eder gibi ......piaget' e göre beyinde şemalar, objeleri ilşkilendirmek çok önemli.Albert Einstein called Piaget's discovery "so simple only a genius could have thought of it." Hani Slumdog Milyoner filminde tüm soruları geçmişine dönüp cevap veriyordu Malik.....dance demiştik ıhımm,** bu sabah egzos emisyon muayenesine giderken önümüzdeki  taksicinin biri ne akla hikmetse sağ ve sol şeritlerde devamlı dance eder gibi gezdi durdu, sanki çok öne geçebilecekmişcesine o trafikte :s **evet araba deyince şu kış günlerinde yapılmaması gereken en önemli hatayı yapmışım; el frenini dün çekmiştim son dişe kadar, halbuki daha önce bunu bi yerde okumuştum kışın el frenini sonuna kadar çekerseniz indirirken elinizde kalır. Kaldı mı elimde. cıks. Allahtan sabah arabanın kapıları donmuş açamadım.---bunu hala bilmiyorum, ön kapılarda kilit yeri metal olduğu için mi donuyor acaba, peki saç kurutma makinası falan mı kullanmalı, yada arka kapılardan girip kalarüferi açmalı, kendi buzunu kendi çözsün :)---kapıyı açamayıncada zaten abimle emisyona gidecektim, çalıştırmadım arabayı. Eve gelincede arabayı ısıtıp el frenini 1 dişte bıraktım.
** eeee batan gemiyle ne alaka mı? Gemiler batarken yükleri atarlar ya hani batmayı geciktirmek için, e bende dün baktım çantaya; uç kutusu, silgiye varıncaya kadar bi yük indirgemesinde bulundum. pc götürmek için belim ağrımasın diye. ee tabi foto makinesini de çıkarttım o sıra çantadan. Hep böyle oluyo, bizim Yupppi var group member, bi de baktım bu elinde 1 litrelik süt paketiyle dolaşıo, biraz yazıyoruz falan arada pet şişeden su içer gibi süt içiyo(kafaya dikiyo 1 lt kutuyu). Dedim bu anı çekmeliydim ama malesef işte :( **malesef deyince sonraki anket kısmı geliyor tabi gözümün önüne, yakın bi zamanda çekimleri başlayacak olan storyboard ı sevgili mars tarafından çizilen epilepsi videomuz için anket dolduracak kişi avına çıktık. Ay çok kötü bi durum hep bana diolardı bi anketimiz var doldurabilir misiniz die. Şimdi insanlar vaktim yok falan die geri çevirince yetiştiremedik tabi saat 5 oluverdi, yazıcı bulamadık o saatten sonra. Elimizde kalakaldı rapor öylece. Yani dedim bilgisayarları hani küçülte küçülte cebimize kadar soktular, keşke birde şu yazıcı olayına el atsalar da böyle yanımızda yazıcı taşısak didim. Ama bigün olur ağırlık yapıyo die onu da taşımam ben eminim :)

Çok dağınık bi yazı oldu farkındayım, bir concept map yada outline hazırlamak isterdim amma velakin bunun da bir sebebi var, aslında beynim demek ki çok dağınık, bende dağınık yazmaya sevk ediliyorum diyerek topu beynime atıyorum (bu yazının göbek adı Yakan Top olsun :))))

24 Aralık 2011 Cumartesi

Kar Çiçeğime :)


Bir şubat soğuğunda gelen yaramaz aceleci çiçek, karların üzerine çıkacak kadar cesur çiçek, seni çok seven saka kuşun seninle ;)



10 gündür yolunu kaybetmiş olan sevgili kalemim bügün bana döndü. Sevindim elbette onu görünce. Yokluğunda yas tutarcasına tahta kalem kullanıyordum şükür ki geldi. Bi iple boynuma mı takacam napacam diyordum onu da kaybedince(her hafta bi kalem kaybedince :() Kalem bile üzüldü bügünkü halime.  Saat 17.30 a konulan, sakın geç kalmayın denilen ve 18.30 a doğru başlayan sınav buz gibi bir salonda titrenerek yapılmaya çalışıldı. Çok kötü geçti.  Kafa zaten olmuş bi milyon. 1 saat içinde 60 soru ve bunların 4 tanesinde essay yazılması isteniyo. Soruların çoğunun ne sorduğunu bile anlamadım. Hiç bu kadar BOOK tan bi sınava girmemiştim. Çok A oldu dur biraz da B yapalım falan oldum. Güzel dileklerimi saydırdım içimden. Bu yazıyı yazarken de ruh halime uygun bir müzik bulamadım dinleyecek. En çok neye üzüldüm biliyomusun, keşke dün akşam pusuya olsun baksaymışım be :()

20 Aralık 2011 Salı

Hey blog ben geldim uyan. Saat gecenin bilmem kaçı biliyomusun nerdeyse 2 saattir elektirik yok. neler öğrendim o sırada bir bilsen. 380 dersi adına ne çok şey bilmiyormuşum onu öğrendim mesela. "Direct instruction" doğrudan delirtti beni. Tam dedim ki bu "Buluş yoluyla öğrenmeye" benziyo, kendi kendini çürüttü bu hipotezim. Sonra dedim ki buldum buldum ya "Yapılandırmacı öğrenmenin" basamaklarına uyuyo bunun basamakları. Sonra orda bi cümle demesin mi "yapılandırmacı" buluş yoluyla öğrenmenin geliştirilmiş halidir. İkinizi de gözüm görmesin defoluuuun uleyn dedim baktım gidecekleri yok kapattım gözlerimi(zaten karanlık oda). O sırada "Tam öğrenme" denilen mahlukla karşılaştım. Ya bunların da anası danası tutmuyo ki. benim directin babaları pavlov, watson amca ve skinner miş ama "tam öğrenmenin" babası da Brunner amcadan başkası değilmiş. Kim öksüz kim yetim çıkamadım içinden. Ha bi de neyi öğrendim. Direct denen mendeburun türkçesini ararken teeeee bulduğum öğrenmeleri biz öğrenmemişiz meğer derste, yani oralardan sorumlu değilmişiz. Ben directi Öküz altında aramışım resmen. Bak ne çok şey öğrenmişim demi. Sonra bir lambam olduğu aklıma geldi dedim ya karanlıktı, halıdaki onca kitaba nasıl bakacam. Atmışım bazanın altına bu garip usb den çalışan lambayı. Takınca bilgisayarın kimyasını bozuyo, pc çok hızlanıyo sen bi tık yapıyosun at gibi koşturuyo kurseri?(mouse imleci böyle bi kelime vardı bak bunu da hatırladım). Ya o yüzden kullanmıyordum ama çok işe yarar bir usb girişli masa lambasıymış onun kıymetini anladım. Ha bi de bilgisayarın parlaklığını en düşüğe aldım şarj bitecek diye, sessiz sessiz oturdum en sevdiğim parçayı dinleyemeden. Hala 37 dk lık şarjı var kızımın. Bak ne kadar da çok gidiyormuş geçen 2 seneye rağmen bunu da öğrendim.
Okuduklarımızın %10
İşittiklerimizin %20
Gördüklerimizin %30
Görüp / İşittiklerimizin %50
Söylediklerimizin %70
Söyleyip / Yaptıklarımızın %90 ı kalıcı oluyormuş.(bunu demin bi slaytta gördüydüm dü)
Bende bari sana anlatayım kalıcı olsun bi işe yarasın dedim. Biraz kinestetik biraz görsel bir öğrenme stiline sahip olduğumu öğrendim. Ama haaalaaa direct türkçe kitaplarda ne diye geçiyo onu öğrenemedim. 5 yıldır ilk kez bi hoca türkçe sınav yapacak ama ben tutup ingilizceden çalışacam iyi mi :(( neyse ışıklar geldi ben cıvıdım ne güzel çalıyodum, daha fazla cozutmadan ben yatayım :)
(Bi de bu bloğun saati bozuk, Marslıların eli değerse Dünyaya uğrasalar da şunu bi Dünya- İstanbul saatine ayarlasalar)

19 Aralık 2011 Pazartesi

Bügün çocuk olup küsesim geldi, küstüm.

Bugün günlerden pazartesi, güzel bir sabah, hava da güzel, hadi azcık kendimi kandırayım ben de güzelim. Farid Farjad dan Cesur yürek parçası var kulağımda. Peki cesur muyum ben. gerçekler acıdır kızım kandırma kendini beklentisiz ol diye kırk kere söylüyorum ama dinleyen kim. Geçenlerde msn in hangi ağaçsınız testini yapmıştım kiraz çıkmıştım bence  o da yalan. Kirazmışım çünkü kökü gidebildiği yere kadar giden, engellere takılmayan, dallarını küsmeden aldırmadan herkese uzatanmışım. Ama dalını kırarlarsa kiraz ağacım yine verir misin sen onlara kirazlarından.Hz. İsanın dediği gibi bir yanağına vururlarsa öbür yanağını çevirebilir misin sen. Susadığın zaman su yok derseler sana da Hz Hüseyin(ra) gibi yine boynunu bükmeden onlara güle(bili)r misin ki?Yoksa ne ben kiraz ağacıyım ne de siz .. mi dersin?
Anlatcaklarım çok çocuksu gelecek sana sevgili günlüğüm. Günbegün büyüdüğümü göreceksin olgunlaştı bu diyeceksin.  Bügün Pazartesi benim 15.30 da labım var. Sabah erkenden geldim(7.10 da evden çıkmıştım düşün yani) çünkü gelmek istedim, lab olsa da gelirdim olmasa da gelirdim. Ama demin öğrendim ki aslında bugün lab yokmuş hoca face e yazmış yok diye. Benim face im yok diye bi Allah'ın kulu da mı, arkadaşlarım da mı yok bana söyleyecek. [Gerçekten çok asosyal olduğumu hissettim şimdi.] Başka bir şey sormak için mesaj attığımda öğrendim yani yine aklına gelip yada iyimser davranacakolursak belki çok işi var eli değmedi -ki benim litaratürümde adı ince düşünmek- söylemezdi o da.  Daha sonra çok gülünç olabilecek bir küsmek olcak ama öyle. Sevgili Mars, yıllar sonra bu yazıyı okumak istiyorum ve gülmek istiyorum, ayağıma takılan taşlarmış nelere küsmüşüm çocukluk etmişim demek istiyorum. İşte böyle sevgili günlük içimde duracağına sende dursun bigün okuyup güleyim istedim. bak yine mi beklentiye girdim acaba. Yok yok kurtulacam inş ben bu kötü beklentiye girme huyumdan, kimseye gönül koymacam sınav kaçırsam bile bana haber vermedi die. uffffffffff ya nelerle uğraşıyorum bu hafta 3 sınav var oturmuş günlük yazıyorum.Çocukluğu bırakıp azcık büyüyünce yine kaçıp sana gelirim. Sen bile 3 günde kendine bağladın beni günlük ya alacağın olsun : D

18 Aralık 2011 Pazar

Cuma gün çok ilginç bi araba gördüm. Araba bildiğiniz araba ama dört tarafıda rengarenk, farklı ebat ve şekillerde postitler yapıştırılmış. Bilmiyorum o an niçin yanına gidip bakmadım. ya düşünsenize ne güzel bi hediye aslında; birinin doğum günü herhalde ve arkadaşları postitlere içinden gelenleri yazıp yapıştırmışlar. Bi kaç tane olsa belki öyle güzel öyle şeker görünmezdi gözüme. Fotoğraf makinesi (ki çok severim foto çekmeyi) evde durunca ne işe yarıyorsa böyle ilginç durumları çekemedikten sonra. Neyse yeni bir kararla artık yanımda taşıycam inş. Bu yazıyı neden yazdım. Beklentisiz olmak. Uzun süredir kafamda dört dönüyor bu konu tam bir karara varabilmiş değilim aslında. Genelde kadınlar çok yapar bunu, anne yavrusunu içinde büyütür de hani 9 ay sonra bekler ya artık gelmesini, ister ya onu kucaklamayı. İşte kadınlar da böyle herşeye rağmen uslanmadan akıllanmadan beklerler. Bir türlü başaramayız beklentisiz olmayı. (Olmalımıyız o da ayrı bi konu dedim ya bu konuda hamım daha.) Elbette her yaptığımız işi Allah rızası için yapmalıyız(cık cık cık ne kötü bir durum düşünsenize iyilik, hayır denen şey kalmaz Allah korusun Dünyada(bizde marsa gideriz o zaman :) ) )  İyilik yap denize at balık bilmezse Halık bilir, buna inancım sonsuz ama benim içinden çıkamadığım konu mesela birine gülümsüyorsunuz, 1 gün, 2 gün, 3 gün ama yok karşıdaki kişi hep somurtkan. İşte o zaman sizin de onun gibi olmanız mukadderdir(ne demekse bu kelime cuk oturdu ama sanki :). Burda tabi Ummaki üzülmeyesin lafı çıkıyor meydana. Mesele gülümsemek meselesi değil tabiki ama bu konuda duygusal olduğum bi gün bu yazıya devam edeyim en iyisi..
Dün yazamadım ya aklım burda kaldı. Ev sahibesi ilk günden yalnız bıraktı evini ama hep yalnız değilmiydi her ikisi de. Çok hastaydım hala hastayım sevgili günlüküm.
Hocanın biri camide vaaz ederken demiş ki: "Ey cemaati müslimin, ibadet etmeyen insan hayvanlar gibidir yer içer gezer, hatta onlardan da aşağıdır domuzlara benzer" demiş. Akşam olmuş hoca yastığına başını koymuş ve rüya mı desem kabus mu sabaha kadar domuzlar aralarına almış adamcağızı tartaklamışlar. Sen bizi nasıl küçümsersin, onu bunu yiyoruz diye sen bizim ibadetimiz yok mu sanırsın, bizde kendi çapımızda zikrediyoruz Allah'ı demiş domuzcuklar. Onun hesabı kokudan çok dert yandım sanırsam ki öğrencim gidince başlayan hapşırıkların akabinde şuan burnum hiç bi kokuyu almıyor :) nezle oldum :(

17 Aralık 2011 Cumartesi

Süslü püslü konuşmayı becerememde sevmemde zaten. İçimden geldiği gibi yazayım dedim valla giriş yazısı gelmedi içimden yazmak. O zaman bugünkü  gülünesi hallerimden bahsedeyim.

Çok hassasımdır kokulara karşı. Sınıfta  durduk yere bir soğan sarımsak kokusu hissederim(yapmayın etmeyin hafta içi dikkat edin biraz). İçim dışımda. O haltı yedin  sınıfa geldin(Allah bildiği gibi yapsın) bari geğirme yaaa. Yok bugünkü koku soğan sarımsak değildi de biri oturdu yanıma  otobüste. Aman Allahım o ne ağır bi koku hacı yağımıdır gaz yağımıdır amanın dedim bittim ben. Hemen pencereyi açtım, burnumu kapattım kağıt mendili icat edenin ceddine rahmet okudum çok şükür kurtuldum, ben kalkmadan adam anladı kalktı gitti yanımdan. sağ salim eve geldim derken çok sevgili öğrencim(ki genelde en baştan çocukları uyarırım koku  ve gaz yapıcı salam, sosis,turşu, soğan, sarımsak  yeyip gelmezseniz sevinirim die ) bana süpriz yapıp sarımsaklı makarna yemiş gelmiş. Nasıl geçti o bir saat midem şişti valla. saatlerdir odamdan çıkmadı koku. Tuhaf olanı o kanepeye oturamıyorum şuan hiç böyle olmamıştı daha önce. hapşıra hapşıra bi kaldım. Bi çözümü olmalı bunun . İnsanlar bilinçli değil hava sahamıza saldırı yapıyorlar resmen.