1 Ocak 2012 Pazar

Bu yazının adı da Umut olsun..

Yılın son günü başlanılan yazı, diğer yılın ilk gününde gözlerini açtı bloğumda. Ben olsam çoktan sitem etmiştim, madem beni blog diye açtın arada bir hi, huy bişey yaz da, olurda yanlışlıkla girenler olursa, yerini yeller almış, en acısı da seni hatırlamamış, unutmuş çoktan demesinler bana, derdim. Yani adın günlük değil haftalık aylık falan olacak yakında ama, bana kızma bak ney kursuma da gitmedim bugün. Yapmak yerine hayal etmeyi tercih ediyorum bu sıralar yada umut ediyorum bir ara yapmayı.
Bu sabah, boydan boya büyük bir pencere karşısında yumuşak bir koltuğa kurulup, hızla yere iniş yapan kar taneciklerinin verdiği bir mutulukla, 3 ü 1 aradamı elime alıp saatlerce kitap okumayı çok istedim. En sevdiğim müzikleri sıralayıp en sevdiğim parkta yağan kar'ı yanıma arkadaş yapıp yürümeyi çok istedim. Hatta o parkda eskiden boş, şimdilerde ise dolu olan o havuzun başında hiç bişey yapmadan oturmayı istedim. Özledim.. Belki bir gün dedim, güne gün ekledim. Umut ediyorum, beklenen gün gelir ve çekilen çile kutsal olur o gün.
Adamın biri deniz kıyısına oturmuş dalgalara bakıyormuş , yanına gelen arkadaşı ne yapıyorsun demiş.
-Dalgaları sayıyorum deyince bizimki,
-Kaç etti peki diye sormuş alaylı bir şekilde.
-Bak şu gelen birinci demiş.
Umutsuz olmamak lazım elbet bi yerden başlamak lazım, hep bir dal aramak lazım, bazen dal olmak lazım tutunacak. Her ne kadar bazen bindiğimiz dalı kessek de. Ettiğimiz son bir laf ile çok şey değişse de, yaptığımız yanlış umutlarımıza mal olsa da "Hayatta hiç düş kırıklığına uğramayanlar, hiç umut beslememiş olanlardır" demiş Bernard Shaw amca. Umut ediyorum bende düş kırıklıklarıma inanarak.Ama sonra kırdığım düşlerimin parçalarını toplarken yerden, başka düş kırıkları görüyorum toplanmayı bekleyen. Kimi iş ararken, kimi aldığı paranın bu iş için ne kadar değersiz olduğunun derdinde. Kimi sevilmediği için yada sevdiğine kavuşamadığı için üzülürken, kimi nasıl boşanırım derdinde. Kimi olmayan çocuğunun kokusunu özlerken, kimi onlardan kurtulmak derdinde vs. vs.
IV. Murat: "Bağdat'ı almaya çalışmak, Bağdat'ın kendinden daha mı güzeldi ne?" demiş ya, işte çekilen çileyi kutsal yapan, güzel yapan, sevdiğinin yolunda mücadele vermektir belki. Kavuşunca neden bilinmez acaba kıymeti Bağdat'ın. Yaşadığın an'a odaklanacaksın bence. Mesela şimdi şu yazıyı yazarken içtiğim 3 ü 1 arada ve çikolata kavuşması çok mutlu etti beni. Ama çikolata da migrenimi azdırır. Bende önce bir ağrı kesici içip sonra kavuştururum kahve ve çikolatamı. Çikolata yemek için içtiğim ilacın acısını hissetmem yada sorgulamam kahve orda beklerken. Herkesin derdi, parçalanmışlığı farklı tabi, Allah imtihanımızı kolay eylesin, O'na açtırsın bütün kapılarımızı. Leyla da Mevlayı buldursun.(Son kısım da eksik bişeyler kaldığını hissediyorum, yani böyle bitmesini düşlememiştim belkide sonunu hiç düşünmemiştim bu yazının. Ama Bağdat da içtiğim kahve ve ona eşlik eden çikolata Dalgakıran oldu sanırım :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder